16 Mayıs 2010 Pazar

*Yüzüm ateşin ülkesi

yüzüm acıdan
acıdan pişmiş toprak
akar içinden iki nehir
iki göz iki çeşme
ağlar içli kız dicle
lori
deli fırat çağlar
çağlar geçirdi yüzümde

kavını hurri’den guti’den alıp
kawa’nın yaktığı ateş
yanar durur iki nehrin arasında
ateşi sular-
köpük köpük körükler
dinle!
neler fısıldıyor alev alev höyükler

güneş her sabah
kapımızı çalan tanrıydı
içimizden biri
dört yönümüze doğar
batardı içimize nemruttan
alında secdesiz dövme
ne tende ter
ne canda telaş
dua gibi avucumuzdaydı
demire okuduk,ocağa üfledik
‘inme’liysek de dağlara yürüdük

dağlar bulut kubbeli tapınak
kitabı yok kitabında yakmak
ateşi meşalede,ateşi çoban ateşi
bu kazanının altı köy orman
bu üstü insan cehennem
bugünün işi

kimsin diyorsun ya
tozunu al yüzümün
altında mezopotamya
cennetin doğduğu yer
tanrı burdan çıkardı cennetin örneğini
ve dedi başka cehenneme gerek yok
sizinki iki dünyaya yeter

aşk burdan kovuldu ilk,harlandı
mısır burdan çaldı ateşi
bir tümülüsün kör penceresinden
helene satarken gördümdü
tuncu gördüm buğdayı
atı kırbacı gördümdü

yüzüm mezopotamya
ateşli uykular altında
altında nabzı atan höyükler
kanatmadan açarsan
bir harita bulursun bir gemi
yalvaç işi nuh nebîden
açıl yüzümden geçmişe doğru
açıl ki yüzünü bulursun
göğe güneşe doğru

yüzüm cennet-cehennem
yüzüm
anadolu’dur

…..….…..../ateşi samanla örtenduman için sis çağırır/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder