18 Mayıs 2010 Salı

*Çöküş

ilikte deprem bu,kemik yalıtır,ten sarsılmaz
ruhundan çekilir nehir,ruhunu basar deniz
yüzüne bir çizgidir yıkılan,saçına beyaz
yürek saatli bomba,göğüs duvarında dilsiz

diz boyunca kardasın toprak neden kupkuru
yağmayan yağmurdan mı çamur beline kadar
hadi yürü duvarlar koşarken göğsüne doğru
ayaklarında unutuluşla örülen ağlar

göğün göç yolundayken,uzakta uçuşur kuşlar
seçer yağmur seni,saçına değmeden yağmıştır
gecenin her salisesi durur zihne ur işler
gün, gökten yorgana düşen saati bozuk taştır

artık masanın üstü tenha,sandalyeler bomboş
yel bile kapına dargın,zil ölüden de dalgın
adını ünleyen yok,sözcükler cümleden düşmüş
çöktükçe ağırlaşırsın koltuğun senden yorgun

ne sen içindesin ne gün farkında senin
aynanın alnacındayken,aynadaki yüz kimin
ah o kerpiç batındaki cila yalayan cenin
senden mi kurudu, balkonda asılı adam kim

ne güzeldi her akşam tüm lambalar yanıyordu
güneş yatıda gibi yanında uyanıyordu
merhabalar çiserdi, koruk yüz şarabolurdu
çölde bir ıslık çalsan,arkanda nehirler ordu

ah şimdi akmıyorsun nehrin iniş yatağında
önünü çöl kesmiş,yol kum fırtınasında yitik
hakkını yiyorsun ömrün, hayatın yutağında
sus! duyulmaz bu kolonsuz çöküşten gelen çığlık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder